29 Ocak 2012 Pazar

Küçük şeyler...

Masada akşam yemeği sonrası laflarken, bizimki rafın üzerinde kalmış beyaz boya şişesini gördü ve başladı bıcır bıcır konuşmaya."Beyazla kırmızıyı karıştırınca pembe olur babacıııım biliyormusun, pembe demek pink demek" diye. Biz kahkalarla gülmeye başlayınca da, defalarca aynı şeyi tekrar etti. Öyle şekerdi ki hadi dedim yarım saat geç yatsın öncesinde bir pembe çalışması yapalım.

Ana renkleri 15 aylık civarı, birlikte Mickey Mouse seyrederken öğrenmeye başlamıştı. Ben de baktım renkleri karıştırarak da olsa  kullanmaya başladı, renk puzzle'ları almıştım o zaman. Çok kısa bir sürede bu sayede ana renklerin hepsini  hem Türkçe hem de İngilizce olarak öğrenmişti. Tabii esas desteklemek için , bak yeşil bir ağaç, işte kahverengi ayakkabın, mavi kazağın ne güzel gibi diyerek ve vurgulayarak renkleri günlük konuşmalarımıza özellikle dahil ettik.

Aynı yöntem, şekiller, büyüklük ve küçüklük, azlık  ve çokluk için de işe yaramıştı.Tabii etraftan duyulunca baya komik oluyor, sürekli birşeyleri tarif ederek konuşmak ama olsun.

Okula başladıktan sonra ise orada yaptırdıkları faaliyetler sayesinde tonları ve ara renkleri oluşturmayı öğrenmeye başladı. Neredeyse 1,5 aydır okula gitmemesine rağmen unutmamış ve işte bu beyaz ve kırmızıdan çıkan pembe onların eseri.

Malzemelerimiz evde olan cinsten yine. Önce bir tane patatesi ikiye böldüm ve oyun hamuru kalıplarını kullanarak üzerine şekiller çıkardım. Beyaz, kırmızı parmak boyası, fırça ve kağıt.

Çoğunlukla benim hayal ettiğim ya da kurguladığım sonuca ulaşmayan etkinlikler eğlendiriyor miniğimi. Benim bir adım sonrasını ve sonucu bilmemden, onunsa anı yaşamasından kaynaklı olsa gerek...Aslında sonuç yerine süreçten etkilenmesi ve keyif alması daha çok hoşuma gidiyor. Ne güzel şey çocuk olmak...

Sonuç olarak bu faaliyet pembe oluştuktan sonra patates baskısı yapmaktan ziyade, kendi elinin itinayla boyanması, ardından benim elime geçmek suretiyle sonuçlandı:)









Kuzey 29 aylık

Hiç yorum yok: